Toplum olarak son yıllarda sıkça tanık olduğumuz bir manzara var:
Bir tartışma, birkaç saniye içinde bir can kaybına dönüşüyor.
Geçtiğimiz günlerde Şanlıurfa’da yaşanan olayda, bir vatandaş park yeri bulamayınca öfkesine yenik düşüp düğün kalabalığına ateş açtı.
Sonuç: Bir çocuk hayatını kaybetti, altı kişi yaralandı.
Bir anlık öfke, bir hayatı, bir ailenin geleceğini, bir toplumun vicdanını altüst etti.
Önce şunu netleştirmek gerekir ki hiç kimse evinin önünü kendi otoparkı ilan edemez.
Apartman önü, sokak, kaldırım bunların tamamı kamuya açık alanlardır ve mülkiyeti devlete, yani belediyeye aittir.
Yani oraya park etmek, yasalar çerçevesinde herkesin eşit hakkıdır.
Ancak mesele park yeri değil; mesele hukuku bilmemek ve öfkeyi yönetememektir.
Toplumda bireylerin “haklıyım, o hâlde her şeyi yapabilirim” anlayışı, en tehlikeli hukuksuzluktur.
Bu olayda failin karşılaşacağı suçlamalara değinecek olursak :
•Kasten öldürme (TCK 81) – Müebbet hapis.
•Birden fazla kişiyi kasten yaralama (TCK 86–87)
•Genel güvenliğin tehlikeye sokulması (TCK 170)
•Ruhsatsız silah bulundurma (6136 sayılı Kanun)
Üstelik hayatını kaybeden bir çocuk olduğu için bu, nitelikli kasten öldürme kapsamına girer ve cezası ağırlaştırılmış müebbet hapis olur.
Bu noktada artık “öfkelendim” ya da “kendimi kaybettim” gibi sözler hukuken hiçbir anlam taşımamaktadır.
Öfke, suçun bahanesi değil, sonucudur.
Sokakta herkes kendi adaletini tesis etmeye çalışıyor. Oysa hukuk devletinde adalet, bireyin elinde değil, mahkemelerin kalemindedir. Ama bizde hâlâ “Benim sokağım”, “Benim yerim”, “Benim hakkım” anlayışı yaygın.Bu anlayış, küçük bir tartışmayı bile şiddetle çözen bir kültür yaratmaktadır.
Hukuk sadece mahkeme salonlarında değil; insan ilişkilerinde, sabırda ve saygıda da başlamaktadır.
Maalesef adalet duygusunu kaybeden bir toplumda, her mesele silahla çözülür hale gelmektedir.
Mağdurların Hukuki Hakları
Hayatını kaybeden genç kızın ailesi, hem ceza davasına katılan sıfatıyla yer alabilir hem de fail hakkında manevi tazminat davası açabilir.
Bu sadece bir para meselesi değil; adaletin toplum vicdanında yerini bulması açısından önemlidir.
Ayrıca devletin ve belediyelerin de bu tür olaylarda önleyici sorumlulukları vardır.
Park düzenlemeleri, bireysel silahlanma kontrolleri, öfke yönetimi eğitimleri artık bir lüks değil, zorunluluk haline gelmiştir.
Bir park yeri meselesi, bir hukuk devletinin sınavına dönüşmüştür. Bu olay bize bir kez daha gösterdi ki, hukuk sadece kitaplarda kaldığında, toplumda öfke hüküm sürer.
Hukuku bilen, ona güvenen ve onu koruyan bir millet; en dar sokakta bile adaleti bulur. Ama hukuku unutan bir millet, en geniş bulvarda bile huzuru kaybeder.
“Adaletin olmadığı yerde, park yeri değil; vicdan bile bulunmaz.”
Av.Burak EVCİ
